Bulunan Sonuçlar

Arama Kriteri

10 Ekim

OTİZM NEDİR?

YAYGIN GELİŞİMSEL BOZUKLUK”

 

YAYGIN GELİŞİMSEL BOZUKLUK BAŞLIĞI ALTINDA TANIMLANAN BOZUKLUKLAR         

Otizm, son yıllarda çok fazla duymaya başladığımız bir engel türüdür. Gerek çekilen filmler (Yağmur Adam, Benim Adım Sam, Şifre Merkür gb.), gerekse yazılan kitaplar, gazete ve dergiler gibi yayınlar aracılığı ile otizme olan ilgi gün geçtikçe artmaktadır. Teknolojinin iletişimi artırmak için neredeyse her gün yeni bir buluşa imza attığı günümüzde bu iletişimden yararlanamayan ve kendilerini dış dünyaya kapatan bu çocuklar fark edilmektedir.Bu fark edilmeyle birlikte otizimde gün geçtikçe yeni bir ilerleme kat edilmekte  tüm bunlarla birlikte bu çocukların kendilerine ait dünyaları biraz daha keşfedilmektedir. Bu ilerlemeler ışığında otistik çocuklar daha iyi tanınmakta verilen eğitimin kaliteside artmaktadır.Tüm bu yaşanan ilerlemeler bizlerin geleceğe biraz daha umutla bakmasını sağlamaktadır. 

Otizm, ilk olarak 1943 yılında Amarikalı çocuk psikiyatristi Leo Kanner tarafından “Erken Çocukluk Otizmi” olarak adlandırılmıştır.(Darıca,Abidoğlu ve Gümüşcü 2002). 

Otizm, bireyin dış dünyanın gerçeklerinden uzaklaşıp kendine özgü iç dünya yaratması durumudur. (Öztürk,1997)

Otistik sendrom, değişik edinsel ve gelişimsel nedenlere bağlı olarak, 3 yaş öncesinde çocuklarda ortaya çıkan, sözel ve sözel olmayan iletişim, sembolik etkinlik, oyun ve sosyal ilişki alanlarında bozukluk ve stereotipiler ile karekterize olan bir bozukluktur.(Aydın,2003)

Otizm, yaşamın ilk 3 yılı içinde ortaya çıkan ve yaşam boyu devam eden bir özürlülük durumudur. (Korkmaz,2000) Bunun yanı sıra, çocuk 36 aylık olduğunda ya da daha ileri yaşta iken de Otistik davranış özellikleri gösterebilmektedir. (Darıca,Abidoğlu ve Gümüşcü 2002). Otistiklerde, iletişim ve sosyal etkileşim şiddetli bozukluk gösterir, gelişmede bir uyumsuzluk ortaya çıkar. Otizm, bir hastalık olarak değil, gelişimsel bir sendrom olarak tanımlanır. (Korkmaz,2000)

 

Otizm nelerle karıştırılır?

Özelikle küçük yaşlarda, otizm, özellikleri ve seyri bakımından otizmden çok farklı olan başka hastalık ve bozukluklarla karışabilir. Otizm, doğumsal sağırlık, çocukluk çağı depresyonu, çocukluk çağına uygun konuşma sorunları, zeka geriliği, dikkat eksikliğiyle (hiperaktivite sendromu ) ile karıştırılabilir. (Korkmaz,2000)

 

Otizm en erken nasıl tanınır?

Göz temasında yaşanan sorunlar, karşılıklı dikkatin gelişmemesi, göz göze gelindiğinde anlamlı bir iletişim kurulmaması, bebeğin gereksinimlerini ifade etmek için değişik ağlamalar kullanmaması, nesnelerle ilgilenmemesi, kucağa alınınca susmaması, kucağa alınmaya direnmesi şeklinde erken belirtiler saptanabilir. (Korkmaz,2000) Otizmin kesin tanısı için kullanılan nesnel objektif bir yöntem, biyolojik bir tetkik olanağı yoktur. Gözleme dayanarak ve aileden alınan bilgilere göre tanı konur.

Otistik bir bebeğin altı aylık olduktan sonra otizm ile ilgili ortaya çıkan belirtileri: Bebek ağzına hiçbir şey koymuyorsa, yemek ve içmek istemiyorsa, seslenildiğinde hiçbir tepki vermiyorsa, çevreyi gözlemlemiyor ya da hiç bir şeyi taklit etmiyorsa, akranlarına kıyasla çok belirgin bir sakinliğe sahipse, kişilere ve nesnelere karşı korkuya kapılıp aşırı tepki veriyorsa, davranışlarında basmakalıplık hakimse otizm belirtilerinin olduğu söylenebilir.

Otizmin kızlara göre erkek çocuklarda görülme oranı 3-4 kat daha fazladır. Her on bin kişi içinde dört beş kişi tipik otistiktir, yaklaşık 15-20 kişi de otistik davranışlar sergilemektedir. (Korkmaz,2000)

Otizm tanısı almış çocukların %70’inde zeka problemi bulunmaktadır. Otistik çocukların

%10-15’i normal ve normal üstü zekaya, % 25-35’i sınır veya hafif zihinsel engele, ortalama %50’si ağır zihinsel engele sahiptirler.

 

DSM-IV’E GÖRE OTİZM TANI ÖLÇÜSÜ

 

Bugün bir çok ülkede kullanılan tanı sistemi, Amerikan Psikiyatri Biğrliğinin hazırladığı sistemdir.

En az ikisi (1)’inci maddeden ve birer tanesi (2) ve (3)’üncü maddelerden olmak üzere (1), (2) ve (3)’üncü madelerden toplam altı (ya da daha fazla) maddenin bulunması:

Aşağıdakilerden en az ikisinin varlığı ile kendini gösteren toplumsal etkileşimde nitel bozulma:

Toplumsal etkileşim sağlamak için yapılan el kol hareketleri, alınan vücut konumu, takınılan yüz ifadesi, göz göze gelme gibi sözel olmayan bir çok davranışta belirgin bir bozulmanın olması.

Yaşıtlarıyla gelişimsel düzeyine uygun ilişkiler geliştirememe,

Diğer insanlarla eğlenme, ilgilerini ya da başarılarını kendiliğinden paylaşma arayışı içinde olmama ( örn. İlgilendiği nesneleri göstermeme, getirmeme ya da belirtmeme)

Toplumsal ya da duygusal karşılıklar vermeme

Aşağıdakilerden en az birinin varlığı ile kendini gösteren iletişimde nitel bozulma:

Konuşulan dilin gelişiminde gecikme olması ya da hiç gelişmemiş olması (el, kol ya da yüz hareketleri gibi diğer iletişim yollarıyla bunun yerini tutma girişimi eşlik etmemektedir.)

Konuşması yeterli olan kişilerde, başkalarıyla söyleşiyi başlatma ya da sürdürmede belirgin bir bozukluğun olması.

Basmakalıp ya da yineleyici ya da özel bir dil kullanma,

Gelişim düzeyine uygun çeşitli, imgesel ya da toplumsal taklitlere dayalı oyunları kendiliğinden oynamama.

Aşağıdakilerden en az birinin varlığı ile kendini gösteren davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve yineleyici örüntülerin olması:

İlgilenme düzeyi ya da üzerinde odaklanma açısından olağandışı, bir ya da birden fazla basmakalıp ve sınırlı bir örüntüsü çerçevesinde kapanıp kalma.

Özgül, işlevsel olmayan, alışageldiği üzere yapılan gündelik işlere ya da törensel davranış biçimlerine hiç esneklik göstermeksizin sıkı sıkıya uyma,

Basmakalıp ve yineleyici motor mannerizmler (örn. Parmak şıklatma, el çırpma ya da burma ya da karmaşık tüm vücut hareketleri)

Eşyaların parçalarıyla sürekli uğraşıp durma.

Aşağıdaki alanlardan en az birinde, 3 yaşından önce gecikmelerin ya da olağandışı bir işlevselliğin olması:

Toplumsal etkileşim,

Toplumsal iletişimde kullanılan dil ya da

Sembolik ya da imgesel oyun.

        Bu bozukluk Rett Bozukluğu ya da Çocukluk Dizintegratif Bozukluğu ile daha iyi açıklanamaz. (Köroğlu, 2001)  

 

OTİSTİK ÇOCUKLARIN ÖZELLİKLERİ

Göz kontağı kurmazlar. Gözlerinize baksalar bile kısa sürelidir veya sizden uzaklara bakıyormuş gibidirler.                                                                             

Huzursuz görünürler.                                                                                      

Sözel veya sözel olmayan (yüz ifadesi gibi) birtakım ifadelere tepki vermeyebilirler.(seslenildiğinde duymuyormuş gibi davranırlar.)

Bazıları birtakım ses, koku, ışık veya dokunuşa aşırı hassastırlar.

Bazıları ise sıcak, soğuk veya herhangi bir acıya karşı oldukça duyarsızdır.

Etraftaki birtakım değişikliklere stresli bir tepki gösterirler.Bazı çocuklar ev veya oda düzenlerinin bozulmasına karşı aşırı tepki gösterirler. (örneğin, evdeki eşyaların yerleri değiştirilmişse, eşyalar eski yerlerine konana kadar kendilerini yerden yere vurup ağlayabilirler.)

Rutin olarak görmeye ve yapmaya alıştıkları şeyleri severler. Zihinlerinde yaşadıkları ortamın bir haritasını gezdirirler ve yapılan her küçük değişiklik çocuğun daha fazla stres yaşamasına neden olur.

Bazı çocuklar çok saldırgan olurlar. Kendilerine, başkalarına ya da eşyalara zarar verebilirler.

Tehlike ve korku duygusu hissetmezler. (örneğin, korkusuzca trafiğe çıkabilir, ateşle oynayabilirler.)

Yemek yeme bozuklukları vardır. Bazıları yenmez şeyleri yemekten hoşlanabilir.  

Kullandıkları kelimeler çok sınırlıdır ve genellikle etraflarında sık duydukları sözleri kullanırlar.Bazen de konuşulanları papağan gibi tekrarlayabilirler.(Ekolali)

Sosyal ve duygusal açıdan kendilerini izole ederler. (Örneğin, birilerini önemsemezler, ya da birileri yerlerini işgal ettiğinde veya zorunlu bir aktivite yapmak durumunda kalınca, istenmeyen bir obje gibi orayı terk ederler.

Çoğunlukla insanları değil de objeleri ve cansız varlıkları tercih etmektedirler.

Yaşadıkları duygular genellikle anında ve kesindir. İhtiyaçları önceliklidir. (Aydın,2003) 

Parlak şeylere çok ilgi duyarlar. İlgileri belli bir şeye yöneliktir ve bu şey ortadan kaldırılırsa çocuk kriz geçirir. Otistik çocuklar bazı şeylere çok bağlıdır. Konserve kutuları, boş deterjan kutuları, plastik şişeler ve plastik kapaklar gb. Sevdiği bir şey kaybolursa bulunana kadar huzura kavuşmazlar.

Yüksek sese karşı ilgisiz olanlar olduğu gibi bazı seslere şiddetli tepki gösterenler de vardır. Bazısına motosiklet ve köpek havlaması işkence gibi gelir.

Hayatı boyunca konuşamayanlar olabilir.

Otizmli çocuk, yürüyüşüne dikkat etmeden merdivenleri inip çıkabilir, bisikletini dikkatini vermeden sürer. Hatta pek çoğu karanlıkta eşyalarını bulabilir.

Dokunulmayı sevmese de sıkı sarılmalardan hoşlananları vardır.

Ellerini çırparlar, yüz göz hareketleri yaparlar ve başları dönmeden kendi etraflarında dönerler. Çoğu parmak uçlarında yürür. Bir çok otistik ellerini ya da eşyaları gözlerine çok yakın tutarlar. Bir kısmı güzel yürür, tırmanabilir ama bir kısmı da sakar olup dengesiz yürür tırmanmayı sevmez. Bazılarının parmak becerileri güzel ama yürüme ve konuşması iyi değildir. Hemen hemen hepsi yürürken kollarını çapraz sallamayı oldukça geç öğrenirler.

Bazı çocukların kendilerine ait rutinleri vardır; iskemleye oturmadan önce bir kere iskemlenin etrafında dolaşmak gibi.

Bazıları para gibi yuvarlak şeyleri döndürmeye meraklı ve beceriklidir. Dönen şeylere bakmaya doyamazlar.

Pek çoğu müziği sever ve şarkı söyler.

Otizmli çocukların duygusal gelişimi öteki çocuklarınki gibi olup tek farkı gelişimin gecikmesidir. Bir yaşındaki çocuğun annesinin arkasında ağlama özelliği otizmli bir çocukta dört veya beş yaşlarında ortaya çıkabilir. (Persson,2002)

Otistik çocukların çoğu suyla oynamayı ve otomobille dolaşmayı çok severler.

İletişim için konuşmayı çok fazla kullanmazlar.İsteklerini ifade etmek için ve isteklerine ulaşmak için kişilerin elinden tutarak bunlara ulaşmaya çalışırlar.

Bazıları kendi etraflarında döner ve sallanırlar.Yürürken zıplayarak veya parmak uçlarında yürürler.

Bazılarında uygun olmayan ortamlarda nedeni bilinmeyen gülmeler görülür.

Başkalarının duygularını anlamakta zorlanır ve buna uygun tepkiler veremeyebilirler.

Taklit yetenekleri sınırlıdır.

 

OTİZMİN ALT TİPLERİ

Otizm ile ilgili birçok bozukluk, "Yaygın Gelişimsel Bozukluk" adı altında toplanmıştır. Bu gruba giren ve otizmle benzerlik taşıyan bazı rahatsızlıkların özellikleri aşağıda özetlenmiştir.

 

ASPERGER SENDROMU:

Bu sendromda tipik olarak Otistik çocuklarda görülen sosyal ilişki ve iletişim sorunlarının yanı sıra dar ilgi alanı görülür.(örn. Hangi tarihin hangi güne geldiğini hesaplamak, uzun bir metni ezberlemek gb.) Çok sınırlı bir konuda çok derin bilgilere sahip olurlar. , bu nedenle bu çocuklara "küçük profesör" yakıştırması yapılır.  Otistiklerden farklı olarak zamanında konuşmaya başlarlar. Aşırı bilgiçlik ve el becerilerinde özel sorunlar çok tipiktir. Bu çocuklar normal veya üstün zekaya sahiptirler. Mekanik oyuncaklara çok düşkünlerdir. Davranış sorunları olur. İlgi alanı dar olan insanlarla daha iyi yakınlık kurarlar.          El-kol hareketleri mimikler ve vücut dilini kullanma konusunda sorunları vardır. (Korkmaz,2000)  Amaçsızca  bir takım nesneleri toplayabilirler, öz bakım sorunları yoktur. Erişkinlikte ise, kurallara sıkıca bağlı, soğuk ve mesafeli insanlar olarak tanınırlar. Bu  çocukların sosyal hayatında, genelde bir tane çok yakın arkadaşları vardır ve bu kişinin de sıklıkla dar, kısıtlı ilgi alanları vardır. Duygusal  hayatında hep akılcı ve heyecansız yorumlamalara sahiptir, davranış sorunları görülebilir, jest, mimik ve vücut dilini kullanmada sorunları vardır. [Frith, 1991]. Bu sendromda  genetik ilişki sıklıkla baba ve oğul arasında kurulur. Otizm ve Asperger Sendromu   birbirine dönüşebilir bir nitelik taşır..

Asperger Sendromu’nun klinik özellikleri şöyle sıralanabilir: normal dil gelişimi, normal zeka ve hatta bazen üstün zekaya sahip olma, beceriksizlik, bilgiççe, ders veriyormuş gibi konuşma tarzı, antisosyal şiddet içeren davranış. Görülme sıklığı 1000’de 1’dir. Erkeklerde 2-4 kez daha fazladır. Tanı genelde 5 yaş civarında konabilir. Dikkat eksikliği- Hiperaktivite Sendromu ve depresyonla eş zamanlı görülür. Özellikle dede ve babalarda ailevi geçiş görülür.

 

 

ÇOCUKLUĞUN DEZİNTEGRATİF BOZUKLUĞU:

 

Bu çocuklarda doğumdan sonra en az iki yıl tamamen normal gelişim söz konusudur. Sıklıkla 3-4 yaşları arasında ortaya çıkar. Bu tanıyı koyabilmek için belirtilerin 10 yaşından önce gelişmiş olması gerekir Ağır mental retardasyonla ve Lokodistrofiyle(ilerleyici çocuk nörolojisi hastalıkları)birlikte görülmektedir. Ayrıca  epilepsiye rastlama olasılığı da sıktır. Başlangıç ani veya dereceli olabilir.. Çocukluk dezintegratifin başlaması ile ilk olarak artan aktiviteler, huzursuzluk, kaygı ve daha önce kazanılmış olan (konuşma gb.) becerilerin hızla yitirilmesiyle belirginleşir. Çocukluk dezintegratifin de ağır zihinsel engel görülür. Eğer ilerleyici bir nörolojik bozukluğun sonucu olarak ortaya çıkıyorsa, klinik tablo kötüleşme hatta ölümle sonuçlanabilir. Bu psikoza Heller demansı veya İnfantil demans da denilmektedir. Otistik gerilemeyle ilişkisi tartışmalıdır. Genelde, nöroloji kliniklerinde yataklı tetkiklerle teşhis edilir.

 

RETT SENDROMU:

           

Rett sendromu özellikle kızlarda görülen bir sendromdur.Bu sendromun, erkeklerde de görülebileceği bilinmektedir, fakat erkeklerde görüldüğünde bu bebeklerde genellikle  düşük, doğum anında ölüm veya anne karnında erken ölüm gibi durumlar ortaya çıkmaktadırEn önemli belirtisi normal bir doğum ve ilk beş ay normal gelişimi takiben bebeğin başının büyümesinin giderek durması ve kafa çapında görülen küçülmedir. Rett sendromu olan çocuklar, ellerini belli bir amaca yönelik olarak kullanmaktan vazgeçmeleri ve tipik el hareketleri (çamaşır yıkıyormuş gb.) ile ayırt edilir. İlk bir yıl içinde sosyal iletişimleri bozulur, daha ileri yaşlarda, eğer yürümeye başlamışlarsa yürümeleri de bozulur.Konuşmaları gelişmez veya gecikir.  (Korkmaz,2000)

 

 

BAŞKA TÜRLÜ ADLANDIRILAMAYAN YAYGIN GELİŞİMSEL BOZUKLUK (ATİPİK OTİZM):

            Atipik otizm, dil ve sosyal iletişimle ilgili sorunlar, dilin amaca yönelik kullanımındaki sorunlar, aşırı çekingenlik, aşırı utangaçlık, gündelik ve özel yaşamında belli ilkelere aşırı katı yaklaşım ve bağlılık gibi

durumlarla ilişkili olarak göz önüne alınabilir. Bazı kişilik   tipleri ve bozuklukları (şizoid kişilik, şizotipal kişilik, çekingen kişilik) yine atipik  otizmle ilişkili   olabilir; fakat farklar vardır. Örneğin  şizoid kişilikler toplumsal ilişkileri anlar, özellikle istemezler. Buna  karşın otistiklerde ilişki kurma arzusu olduğu, ama beceremedikleri ileri sürülmüştür.

Karşılıklı toplumsal etkileşimde ağır ve yaygın gelişimsel bozukluk olmasının yanı sıra sözel ve sözel olmayan iletişim becerilerinin gelişmesinde bir bozukluk olmasına ya da basmakalıp davranış, ilgiler ve etkinlikler bulunmasına karşın özgül bir Yaygın Gelişimsel bozukluk, Şizofreni, Şizotipal Kişilik Bozukluğu ya da Çekingen Kişilik Bozukluğu için tanı ölçütleri karşılanmıyorsa bu kategori kullanılmalıdır.(Köroğlu,2001) Gözlenen semptomların tanı koymak için yetersiz kalması durumunda konan tanıdır. 

 

 

OTİSTİK ÇOCUKLARIN DAVRANIŞ PROBLEMLERİ

 

            a-         Öfke Nöbetleri : Genellikle  2-5 yaş döneminde belirginleşir. Bu dönemde konuşma çok az ya da hiç olmadığından, çocuk isteklerini sözel olarak ifade edememektedir. Bu nedenle, çoğu otistik çocukta öfke nöbeti olarak adlandırılan tekmeleme, ağlama, bağırma, kendini yere atma gibi davranışlar ortaya çıkmaktadır.

            b-         Çevresine Zarar Veren Davranışlar : Dışarıda çığlık atma, evdeki eşyalara zarar verme.

            c-         Kendisine Zarar Veren Davranışlar : Bu davranışlar; genellikle çocuğun kızdığı, endişelendiği ya da başarısız olduğu zamanlarda ortaya çıkmaktadır. Örnek : saçlarını çekme, yüzünü tırmalama, ellerini ısırma vb. İleri derecede ise; başını duvara ya da yere vurma, ellerini kanatacak derecede ısırma.

            d-        Stereotip (Aynı Şekilde Tekrarlanan Hareket Dizisi)Vücut Hareketleri :  

            Duyumsal Uyarım : İleri-geri sallanma, kendi ekseni etrafında dönme.

            Görsel Uyarım : Parmaklarını gözlerinin önünde hareket ettirme, parmakları ile havada şekiller oluşturma.

            Dokunsal Uyarım : Elin ritmik hareketler ile kulak, el gibi diğer vücut parçalarına vurulması.

                  4.   İşitsel Uyarım : Aynı ezgiyi üst üste saatlerce mırıldanma. (Darıca,Abidoğlu ve Gümüşcü 2002).

 

OTİZM ve TEDAVİ

 

Bugün için en temel tedavi şekli özel eğitimdir ğitim programlarının esasını davranış ve konuşma terapileri oluşturur.Uygun bir eğitim planı ve bazı durumlarda ilaç tedavisi ile otizmin bazı belirtileri ortadan kalkabilir, uyum yetenekleri ve becerileri geliştirilip kendi kapasitesi içinde mümkün olan en üst düzeye gelebilir. Tüm bu tedavilerde amaçlanan çocuğun özbakımını kendi kendine gerçekleştirmesi, öğrendiklerini karşılaştığı yeni durumlarda da kullanmayı öğrenerek sosyal yaşama uyumunun artmasıdır .Ancak tedaviye başlarken çocuğun hangi noktaya varacağını kestirmek mümkün değildir. Bu yine çocuğun probleminin şiddetine ve gösterdiği semptomlarının ne şekilde bir araya geldiğine olduğu kadar, aldığı profesyonel desteğin ve eğitimin kalitesinede bağlıdır. (Kayaalp,2000) otizmin erken yaşta tanısı önemlidir. Özellikle küçük çocuklarda kesin bir tanı koymak her zaman olanaklı değildir, normal çocukların dahi bazen gelişimleri sırasında geçici olarak otistik belirtiler gösterebildikleri bilinmektedir. Dolayısı ile bazen tanı konmadan da eğitim açısından hazırlıklı olmak, bu tip çocukları kısa aralıklarla izlemek ve değişik disiplinlerden gelen uzmanların birarada değerlendirilmeleri gerekebilir.

Otizmi tedavi eden herhangi bir ilaç yoktur. Ancak; Otizmde kullanılan ilaçlar daha çok Otistik bireylerde görülen Hiperaktivite, saldırganlık, düzen bozucu davranış ,depresyon, yeme sorunları, epilepsi nöbetleri, , sıkıntı gb. durumlara karşı kullanılır.  Özellikle epilepsi (sara) nöbetleri otistiklerde sık görülür ve tedavi edilmezse olumsuz sonuçlar doğurabilir.

 

Erken Tanının Önemi

Erken tanı eğitimin biran önce başlatılması açısından önemlidir. Çünkü, küçük çocuklar öğrenme çağlarında büyük potansiyel taşırlar ve verilen eğitimden büyük yaştaki çocuklara kıyasla daha fazla yarar görürler. Uzmanlar ve araştırmacılar, çocuk gelişimindeki erken kritik yaşlardan sonra fazla bir gelişme olmayacağını saptamışlardır. Hatta bu çocukların diğer çocuklar gibi kendilerine özgü bir öğrenme teknikleri olmadığı için, bir süre sonra mevcut potansiyellerini de kaybettikleri, düzeltilmesi zor bazı durumlara gelebildikleri de bilinmektedir. Birçok araştırma göstermiştir ki, erken yaşta tanı konan ve eğitimine başlanan pek çok otistik çocuğa bazı becerileri kazandırmak ve onları üretken, kendine yeterli hale getirmek mümkün olabilmiştir.